13 Aralık 2011 Salı

EİNSTEİN’ İN MEŞHUR SORUSU

Bu soruyu dünya üzerindeki insanların yalnızca %5 i çözebiliyormuş..Hadi sizlere kolay gelsin ben çoktan çözdüm bile:))


5 farklı renkte 5 ev var. Her evde farklı ülkeden 5 kişi oturuyor. Herkes farklı marka sigara ve farklı marka içki içiyor. Farklı hayvan besliyor.

İpucu:
1-    İngiliz kırmızı evde yaşıyor,
2-    İsveçli köpek besliyor,
3-    Danimarkalı çay içiyor
4-    Beyaz evin solunda yeşil ev var
5-    Yeşil evin sahibi kahve içiyor
6-    Kuş besleyen kişi A marka sigara içiyor
7-    Sarı ev sahibi B marka sigara içiyor
8-    Tam merkezdeki evde oturan kişi süt içiyor
9-    Norveçli ilk evde oturuyor
10-   Kedi besleyen kişinin yanındaki evde oturan kişi C marka sigara içiyor
11-    A marka sigara içen kişinin evinin yanındaki evdeki kişi at besliyor
12-    D marka sigara içen aynı zamanda bira içiyor
13-    Alman E marka sigara içiyor
14-    Mavi evin yanında oturan kişi Norveçli
15-    Su içen kişinin komşusu C marka sigara içiyor


BALIĞI KİM BESLİYOR ???????

KUANTUM İSİM ANALİZİ

İsmimizdeki harflerin karakterimiz üzerinde etkilerinin olabileceği hiç aklınıza gelmiş miydi? Analizciler kullanmış olduğumuz her harfin, sesin bir frekans yaydığını ve bu durumun bizin elektromanyetik alanımızı etkilediğini söylüyor. Ayrıca isimlerin baş harfinin çok önemli olduğuna dikkat çekerek “İsim A harfiyle başlıyorsa, kişinin algılaması yüksek, atılgan bir enerjiye sahip. B harfiyle başlıyorsa mücadeleci ve önsezileri güçlüdür. İsmi F ile başlayanlar güvenilir yapıya sahip olur. G ile başlıyorsa kıskanç ya da inatçı bir kişilik söz konusu. V harfi olan isimler başına buyruktur, bildiğini okur, dikkafalıdır. N sağduyu, P saygınlık, L ve S sanatçı, yaratıcı kişilik, T ticari yetenek ve kültürel birikimdir.” diyorlar. İşte isminizdeki harflerin karakterinizde yaratacağı etkiler ile ilgili bir çalışma..Ama nedense j harfi dışında pek kötü bir şey  yok..Yani eminim pek çoğumuz aaaa tıpkı ben diyecek:))

A: Atılgan-enerjik
B: Ön sezileri kuvvetli
C: Konuşma ve yazma yetenekleri olan
Ç: Zevk sefa düşkünü
D: Üstün güçlere sahip
E: Sıkıntılardan kurtulmak için mücadele eden
F: Uysal, güvenilir
G: İnatçı kişilik, gerginlik
H: Sakin ve durağan
I: Hassas
İ: Kırılgan
J: Kaprisli ve kıskanç
K: Başarılı, unvan sahibi
L: Sanatsal yeteneğe sahip
M: Ticarete yatkınlık
N: Sağduyulu
O: Gizliliği sever
Ö: İçine kapalı
P: Kendinden emin
R: Sert yapıya sahip
S: Hayalperest
Ş: Çok üretken ve güçlü
T: Duygularını zor açabilen
U: Durgun, çok ağır hareket eden
Ü: Başarısı sürekli engellenen
V: Kendi içine dönük, umursamaz
Y: Geçmiş üzüntüleri sürekli yaşarlar
Z: Bilimsel açıdan, okumayı seven.

ACUN İSMİ PARA GETİRİR

Yaygın isimlerden biri olan Mehmet için
 “M harfi mal ve mülk getirir ancak Mehmet yaşamda hayal kırıklıklarıyla karşılaşır. Üzüntüyle sevinci bir arada yaşar. Asiyelerin genelde hayatları hüsranla geçiyor. Füsunlar ya evlenemiyor ya da evlilikte sıkıntı yaşıyor. Acun ismi para getiren bir isim. Bir ismin içinde gül geçiyorsa, Güler, Nilgün, Gülay gibi bir türlü gülemiyor.”

Peki, ismimizin getirdiği olumsuzluklardan kurtulmak mümkün mü? Analizcilere göre mümkün. Kişiye soyağacı da incelenerek isim analizi yapılıyor. Sonra ulaşmak istediği şeylere bağlı olarak yeni bir isimle olumlu etkileri ortaya çıkarabiliyorsunuz.

mesela,

İbrahim Tatlıses, İbrahim Tatlı olarak kalsaydı yükselemezdi. Soyadına iki S birden eklenince proje üretme, sanatçılık geldi. Bu Seda Sayan için de geçerli, bir sanatçı için çok ideal bir isim.

Hayata üreterek başlamış

İçinde S harfi ve dolayısıyla proje üretme var. Üstelik S başta. Yani Sezen hayata proje üreterek başlıyor. Üzüntü ve sevinci beraber yaşıyor, duyguları inişli çıkışlı. İsminde Z harfi olanlar hep öğrenmek ister. S ve U harfleriyle evren proje konusunda sürekli onu destekliyor. Bu, içinde su geçen bütün isimler için geçerli.

Deniz Baykal duygusal

D harfi aslında özel yetenekleri olan kişilerde bulunur ancak hemen akabinden gelen E harfi nedeniyle başladığı işi tam olarak bitirmek konusunda engellerle karşılaşıyor. Sağduyulu ancak duygusal tepkileri oluşuyor. Z harfi kültürel ve bilgi birikimini gösterir. Ancak Deniz’de onu yukarıya taşıyacak bir harf yok. Baykal ise kariyer yaptırır. Önsezileri, cesareti, algılaması yüksek, dirayetli, düşer yine kalkar.

Başbakan Erdoğan ‘doğal’ otorite

Recep ismi üzüntüyle sevinci beraber yaşamak, saygınlık ve önü açıklık gibi özellikleri beraberinde getiriyor. ‘Tayyip’ adında ticaret ve parayla ilgili yetenek, algılama ve atılganlık yüksek. P harfi saygınlık getiriyor. Eğer aile içinde bu ismi kullanıyorsa ailevi konularda çok duygusal. Erdoğan soyadı istikrarlı, inatçı ve tuttuğunu koparan bir yapıya sahip. Başbakan Erdoğan’ı zirveye getiren harf P. Bu harf nedeniyle doğal otorite, doğal idareci. Başbakanlıkta değil özel bir şirkette de görev alıyor olsaydı yine başta olurdu.

Abdullah Gül’ün önsezileri yüksek

Abdullah çok güzel bir isim. Üstelik ismindeki U, soyadındaki Ü harfinin olumsuz enerjisini ortadan kaldırdığı için gülmeme durumu yok. Algılaması, önsezileri, dirayeti çok yüksek. Bir olayı başlatıp devam ettirme gücü yüksek. İki L var, bu sanat yeteneği, yaratıcılık özelliği katıyor. Sona H harfi geldiği için başarıyı yakalayabiliyor. Cumhurbaşkanı’nın soyadından Ü’yü çıkarırsak geriye inatçılık ve sanatçı yanı kalıyor.


alıntıdır

26 Kasım 2011 Cumartesi

Scratch – ilk denemeler

Daha önce burada yazdığım yazıda çocuklar için programlamadan bahsetmiştim. Bu konuyu yazıda bırakmadım, okulda 1-2 bilgisayara kurdum. Çocuklara programdan bahsetmedim. Programın masaüstündeki kısa yolu şekli yanda gördüğünüz kedinin kafası.8.Sınıflar ile Bilişim Teknolojileri dersindeyiz.

Normal ders uygulamalarını yaptırmakta zorlandığım oyun meraklısı bir öğrencim programı oyun sanarak açtı. Programı rasgele kullanarak sahneye bir kedi ekledi. Sonra programın sol tarafındaki kontrolleri sırayla rastgele kodlama bölümüne sürükledi ve bıraktı. Ama sonucun ne olduğunu çıkaramadı.

Bu noktadan sonra ben müdahale ettim. Kediye verdiği kontrollere, tıklandığında ve sürekli kontrollerini ekledim. Programı çalıştırdığımızda http://scratch.mit.edu/projects/dijitalyerli/2167205 böyle bir sonuç çıktı. Başlangıç için iyi bir uygulama. Fareyi takip eden kedi. Tabi ki ses kontrolleri biraz fazla oldu ama. başlangıç için idare eder.

Diğer öğrenciler de merak edip toplaştılar, bir çoğu bende oynayacağım diye bağrışmaya başladılar.

Gelelim İyi, Kötü ve Çirkin'e;

  • Öğrencinin kendi istekleri doğrultusunda eğitsel bir yönde çalışma yapması güzel.
  • Öğrencinin yaptığı şeyin ne olduğunu bilmeden yapması kötü.
  • Yaptıklarını rastgele keşfetmiş olması güzel
  • Son eklediğim kontrolleri neden eklediğimi ve bu kontrollerin ne iş yaptığını öğrencinin dinlememesi çirkin

Bilişim Teknolojileri dersinin içeriği keşke böyle olsa. Programlama öğretsek çocuklara ama nerede... Umarım o günleri de görürüz.

25 Kasım 2011 Cuma

Melatoninim Zirve Yaptı - Yani Mevsimsel Depresyondayım :|



Eğer son günlerde bir sinir harbi içerisindeyseniz, Allaaaahhhh'ımmm çıldıracaaaaıımmmm diye ortalarda dolaşıyorsanız ''mevsimsel depresyon (Seasonal Affective Disorder-SAD)'' denen illetin pençesine düştünüz yada düşmek üzeresiniz.

Bahar çocuğuyum ben. En sevdiğim mevsimde ilkbahardır bu yüzden. Tüm o dengesizliklerine

 rağmen seviyorum baharı. O ağaçlar çiçeklendi mi, karıncalar yuvalarından çıktı mı nasıl bir mutlu oluyorum anlatamam.

Malum kış kapımızda soğuk sonbaharı yaşıyoruz

şu günlerde. Artık güneş ışınları iyice azaldı. Doğadaki gözle görülür canlı sayısı da azalmaya başladı dolayısıyla. Börtü böcekler - çiçekler yakın zamanda kabuklarına çekilecekler. Bahar çocuğu olarak bu durum mutsuz ediyor beni.

Neden mutsuzum diye ortalarda dolanıyorken melatonin ve serotonin hormonumsularıyla tanıştım.

Bir çikolata sever olarak damarlarımdaki serotoninin farkındaydım zaten. Serotonin beslenme yoluyla etkilenebilen tek nörotansmitterdir. Mutluluk artırıcı depresif azaltıcı etkileri de göz önüne alındığında her bayan gibi dibe vurunca tatlı krizine girerek dengeleyebiliyordum serotonin miktarımı ve buna bağlı olan mutluluk derecemi. (:

Amaa amaaa gel geleliimm melatonineee.... O melatonin yok mu o melatoninnnnn.... Bu melatonin bir tür etanoamidmiş ve ışığa karşı duyarlıymış. Genelde 23.00 - 05.00 saatleri arası salgılanıyor yani gün ışığının iyice etkisini kaybettiği zaman diliminde. Melatonin geceleri - karanlıkta artıyor yani tam bizlerin uykuda olduğu zaman diliminde. Melatonin artması zaten kişiyi isteksiz, uykucu, az enerjik, yorgun, bitkin hissettiriyormuş. Normalde gündüzleri gün ışığının artmasıyla melatonin hormonu azalıyor ancak kışları işte gün
ışığı gündüzleri de yetersiz olduğu için kişi yeterince gün ışığını özümseyemiyor böylece o yorgun bitkin ruh halinden kurtulamıyor.

Eeee bu bir gün değil iki gün değil bir yorgun iki bitkin derken ver elini depresyon işte. Bir daha mevsim bahara dönene kadar da geçmiyor. :(

Sonuçta bu da bir hastalık dolayısıyla mevsimsel depresyonum geldi diyip rapor alabilsek hatta kışları ayılar

gibi kış uykusuna yatabilsek keşke. (: Günün birinde ayıları bu kadar iyi anlayabileceğimi hiç düşünmemiştim. :P

Sağlıkla kalın blogcanlar...


Not: Arşivden (:

4 Kasım 2011 Cuma

Bir eğitimcinin yürümesi gereken 10 yol

Uzun süredir yer imlerim arasında yerini koruyan bu sayfanın içinden alıntılar yaparak bir blog yazısı oluşturmak da uzun süredir aklımda yerini koruyor.

Bu yazının başlığı eğitimcilerin yapması gereken 10 yol/yordam/yöntem, eğitimci yetiştirmek için gerekli 10 yol/yordam/yöntem, gibi de olabilirdi.

  1. Kişisel Öğrenme Ağı

    'Kişisel öğrenme ağı' oluşturun. Okulunuzdaki diğer öğretmen ve öğrencileri  kişisel öğrenme ağınıza ekleyin. Sonra fikirleri paylaşın,  birbirinizi dinleyin, birbirinizi eleştirin, birbirinizi destekleyin, birlikte öğrenin.

  2. Sizden farklı düşünen insanlarla iletişim kurun.

    Her zaman sizin gibi düşünmeyen biriyle yakından çalışın. Onun bakış açılarını dinleyin. Kendi bakış açınızı onunla paylaşın. Birbirinize ters düşün. Kendi düşüncenizi savaşırcasına savunun.Uzlaşın uzlaşmayın ama tartışın. Fikirlerinizi korkmadan tartışın. Beyin fırtınası gibi.Bu tartışma sizin yeni bakış açıları kazanmanızı sağlayacak. birlikte öğrenin.

  3. TED konuşmalarını dinleyin.

    TED konuşmalarını sürekli dinleyin. TED’de nedir? TED Talks ( TED konuşmaları) bazı inanılmaz, ilham verici düşünürler,yazarlar,araştırmacılar arada ünlüler (Bill Gates gibi),burada sunum yaparlar. (Sunumların büyük çoğunluğunun Türkçe altyazısı mevcut.) Bu sunumların çoğu eğitim üzerine değil. Ama burada önemli olan bu sunumlardan yapacağınız çıkarımlar ve bunları Eğitim ve bakış açınızı genişletmek için kullanabilmek. .Eğitim fikirleri uygulamak nasıl mümkün olabilir düşünün.

  4. Küresel bağlantılarda bulunun.

    Diğer insanlar, diğer okullar, diğer kültürler hakkında bilgi edinin. Onlarla internet üzerinden bağlantı kurun. Önce siz iyi birer öğrenci/öğrenen olun. Sonra da bu küresel bağlantılarınızla öğrencileriniz tanıştırın. Onların farklı kültürlerle tanışmasına yardımcı olun.

  5. Twitter’a üye olun.

    (Bilmiyorsanız) başlamanıza yardım edecek birini bulun. (Mesela : http://kubrakose.blogspot.com/2011/08/twitterla-yeni-tansanlar-icin.html ) Sadece insanları değil, konuları da takip edin. Katılın. Yardım isteyin ve yardım edin. Sabırlı olun, online bir ağ oluşturmak için zaman alır. Kısaca aktif olun.

  6. Kendi fırsatlarınızı oluşturun.

    Risk alın. Online konferanslara katılın. Yeni fikirleri keşfedin. Yeni araçlar ile deneyin. Okulda yeni bir şey başlatın. İş tanımı olmayan bir şey yapın.

  7. Blogları takip edin

    Size ilginç gelen eğitim üzerine yazılmış blogları takip edebilmek için RSS takipçisi kurun. (http://kubrakose.blogspot.com/2011/11/arases-rss-diye-bir-sey-varms.html) Ya da email ile takipçi olun. Öneriler alın. Okuduğunuz yazılara yorum bırakın ya da konuşmalara siz de katılın.

  8. Kendi blogunuzu yazın

    Cidden, herkes bunu yapabilir. Düşüncelerinizi, fikirlerinizi paylaşabileceğiniz en iyi ortamlardan birisi blog. Siz başka bloglara yorum bırakacaksınız onlar size. Yukarıda söylediğimiz gibi farklı fikirler çıkacak, yazılarınıza yorum bırakacak. Sadece okuyucular değil, bu süreçte siz de öğreneceksiniz.

  9. IB okullarından birinde çalışın

    IB okulları ile ilgili bilgi: http://www.dogakoleji.com/ibhighschool/Detail.asp?PageID=76

    Türkiye’deki IB okulları : http://www.ibo.org/school/search/index.cfm?programmes=&country=TR&region=&find_schools=Find

  10. Öğrenme topluluklarının bir parçası olun.

    Öğrencilerden öğrenin, diğer öğretmenlerden öğrenin, internet üzerindeki diğer eğitimcilerden öğrenin. Sonuçta öğrenmeye açık olun.

Bu maddelere başka maddeler eklenebilir. Kendi maddelerinizi de sizler bu yazının altına yorum bırakarak ekleyebilirsiniz.

Sonuç olarak bir eğitimciyseniz, kendinizi geliştirmeniz şart. Yoksa verdiğiniz eğitim verimli olmuyor. Eğitim = Gelecek formülünde verimsiz bir eğitmenseniz, denklemin bir tarafını 0 ile çarpmış oluyorsunuz.

Eğitim = Gelecek

Kendini Geliştirmeyen Öğretmen * Eğitim = Gelecek

Kendini Geliştirmeyen Öğretmen = 0

0 * Eğitim = Gelecek

0 = Gelecek

Not: Çeviri hataları için kusura bakmayın.Zaten tam çeviri yapmadım, Bazı bölümlerinde eklemeler,çıkarmalar değiştirmeler olabilir.

3 Kasım 2011 Perşembe

ARASES : RSS diye Bir şey varmış...

Ben zamanında üniversiteyken (sanki üzerinden çok zaman geçmiş gibi) bir etkinlik düzenlemiştik. O etkinlikteki konuşmacı hocamız “RSS kullanan kaç kişi var” diye sormuştu. tabi tüm salon bunu “arases” olarak anlamış. Eski bloguma bu konuda bir şeyler yazmıştım. O blogtaki güzel ya da gerekli yazıları buraya taşıyorum. Blog ve hesap kalabalığı aradığımı bulmayı zorlaştırıyor.

3 Ağustos 2008 Pazar

RSS diye bir şey varmış. Hiç kullandınız mı?

Haber, teknoloji ve internet sitelerinin bir çoğunda email aboneliği ile haftalık, aylık günlük bültenleri email adresinize gönderiyorlar. Bende her girdiğim ve içeriği güzel olan siteye email adresimi yazmıştım. Sonuç: 1 hafta internete girmediğimde gelen kutusunda en az 100 mail olduğunu gördüm. Tabi bir süre sonra bu insanı bunaltıyor.

Bende bugün bir de RSS aboneliğini deneyeyim dedim ve RSS in daha düzenli olduğunu fark ettim.

Wikipedi'den RSS hakkında bilgi;

RSS, genellikle haber sağlayıcıları, bloglar ve podcastler tarafından kullanılan, yeni eklenen içeriğin kolaylıkla takip edilmesini sağlayan özel bir XML dosya formatıdır. Kullandığı dosya biçimleri .rss ve .xml'dir.
RSS kısaltmasının açılımı ve zaman içinde gelişimi şöyledir:
Rich Site Summary (RSS 0.91)
RDF Site Summary (RSS 0.9 and 1.0)
Really Simple Syndication (RSS 2.0.0)

İnternet kullanıcısı RSS teknolojisi ile düzenli olarak içerik sunan sitelere abone olabilir ve çeşitli RSS istemcileri sayesinde içeriği takip edebilir. Site yöneticisi veya sahibi bu hizmeti sunmak için bir takım teknik düzenlemeler yapmalı ve uygun formatta XML'i RSS istemcisi talep ettiğinde göndermelidir.

RSS sayesinde Araç Çubuğundan Vikipedi ve Ekşi Sözlük gibi sitelerdeki son değişiklikler görülebilir.

RSS olarak sunulan içerik web sitesinde sunulan içeriğin tamamını, özetini veya sadece başlığını içerebilir.

Ben RSS akışlarını takip edebilmek için Google Reader kullanıyorum. Google Reader’da yeni görünüme geçti bugünlerde. Google+ görünümüyle daha bir modern ve güzel.

Daha sonraki yazılarda neden RSS’den bahsettiğimi anlayacaksınız.

RSS ile yazıp kendi RSS bağlantımı yazmasam olmaz değil mi? http://feeds.feedburner.com/TeknolojiyeKzBak

Bilişimli Günler…

30 Ekim 2011 Pazar

SOSYAL AĞLARIN EĞİTİME ETKİSİ

Bilimsel Araştırma Yöntemleri dersi alırken ders kapsamında küçük çaplı bir makale / tez / araştırma yazmamız istenmişti. Bunu yazmamızdaki amaç ders içerisinde öğrendiklerimizi örnek olarak uygulayabiliyor muyuz onu görmekti. Aşağıda bu örnek makale / tez / araştırma yazımı bulabilirsiniz. Yazılan her şey hayal ürünü ama neden uygulanmasın? Böyle bir uygulama yapılsa öğrencilerin internetti daha verimli kullanacağını, İnternetin oyun dışında başka anlamlara da geleceğini düşünüyorum.

SOSYAL AĞLARIN EĞİTİME ETKİSİ

  1. GİRİŞ
    İnsan sosyal bir varlıktır. Bu nedenle iletişim insanlar için bir ihtiyaçtır. İnternetin yaygınlaşması ve web 2.0’ın çıkışı ile bu iletişim ihtiyacı sosyal ağlar sayesinde daha da yaygınlaşmıştır. Bu araştırma da, öğretmen-öğrenci iletişimini sosyal ağlar üzerinden arttırarak eğitim kalitesinin değişikliği üzerine yapılmıştır.

  2. Amaç
    Bu araştırmada sosyal ağların eğitime etkisi incelenmektedir.
    • Öğrenciler okul dışında öğretmen ile iletişim kurabiliyor mı?
    • Öğrenci ve öğretmenlerin sosyal ağ kullanma durumu nedir?
    • Öğretmen öğretimlerinde hangi teknolojik donanımları kullanıyorlar?

  3. Literature (Kaynak)
    Bu araştırma eğitim kalitesini ve öğrencilerin başarı düzeylerinin daha iyi duruma getirilebilmesinde teknolojinin ve sosyal ağların önemini araştırmak için yapılmaktadır. Araştırma sürecinde “Intel Öğretmen Programı” kapsamında düzenlenen “Eğitimde Teknoloji Kullanımı Yarışması” sonuçları incelenmiştir.
  4. Metodoloji
    Sosyal ağların eğitime etkisi araştırılırken kullanılan yöntemler; Nedensel – Karşılaştırma (causal – comparative) ve Tarama (Survey) araştırmasıdır. Nedensel – Karşılaştırma araştırma yönteminin seçilmesinin sebebi; iki aynı düzeydeki sınıfın örneklem seçilerek başarı durumlarının karşılaştırılmak istenmesidir. Tarama araştırmasının seçilmesinin sebebi ise araştırma yapılan konuya benzer durumları uygulamış olan öğretmenler ile görüşülerek ve anket teknikleri ile öğretmenlerden veri toplanmasıdır.

    Öğrenci ve öğretmenler;
    • Ders saatleri dışında iletişim kurabiliyorlar mı?
    • Günlük ortalama internet kullanma oranları nedir?
    • Hangi sosyal ağları kullanmaktadır?/daha öne hiç sosyal ağ kullanmışlar mı?
    • Sosyal ağ kullanıyorlarsa; günlük ortalama kaç saat kullanıyorlar?
    • Kullanılan sosyal ağlar hangi amaçlarla kullanılıyor?

    Öğretmenler;
    • Kullandıkları Öğretim materyalleri arasında teknolojik donanımları ve eğitim yazılımları
    • kullanıyorlar mı? / Kullanıyorlarsa hangi donanım ve yazılımları kullanıyorlar?
    • Kullandıkları teknolojinin eğitim kalitesine katkısı olduğunu düşünüyorlar mı?
    • Kullandıkları teknolojilerin öğrencilerin öğrenmesini kolaylaştırdı mı?

    Öğrenciler;
    • Derslerinde teknoloji kullanılmasında daha iyi öğrenebildiklerini düşünüyorlar mı?
    • Kendilerine ait bilgisayar ve interneti var mı?
    • Okul dışında bilgisayar kullanabiliyorlar mı?
    • Okul dışında bilgisayar kullandıkları ortam, (internet üzerinden) eğitime elverişli bir ortam mı?

    Veri toplama araçları olarak, yukarıdaki sorular doğrultusunda anket, birebir görüşme, gözlem kullanılmıştır.

    Veri toplanmasında ilk olarak; öğrencilerin internet kafeye gitme yaşı göz önünde bulundurularak ortaöğretim kademesi birinci sınıf düzeyinde aynı okulda bulunan aynı öğretmenden ders alan iki şube seçilmiştir. Seçilen okul bir Fen lisesi olması ve (öğretmenlerden gelen geri bildirimler sonucunda) öğrenci kitlesinin sayısal derslerde zorlanmadığı fakat sözel derslerde istenilen düzeye ulaşamadıkları için Coğrafya dersi seçilmiştir. Okulun Coğrafya Öğretmeni ile görüşülerek 9-A şubesinde öğretmen;

    • Kendi dersi ile ilgili bilgilerin yayınlandığı bir blog açmıştır.
    • Öğrencilerinin üyesi olduğu bir Facebook hayran sayfası açmış ve bu sayfayı (isteyen öğrencilerin Twitter ile takip edebilmesi için) Twitter hesabı ile ilişkilendirmiştir.
    • Öğretmenin dersi ile ilgili fotoğrafları yayınladığı bir Flicker hesabı açılmış ve anlattığı konu ile ilgili resimleri buradan yayınlaması istenmiştir.
    • Bu hesapların tek bir yerden takip edilebilmesi için Tüm sosyal ağlar Friendfeed’e bağlanmış, isteyen öğrencilerin bunları RSS ile takip edebilmeleri sağlanmıştır.

    Öğrencilerin öğretmen ile iletişimleri sağlandıktan sonra, öğrencilerin kendi arasında iletişim sağlayabilmeleri için;

    • Sadece o öğrencilere yönelik bir forum sitesi kurulmuş ve buradan öğrencilerin bir birleri ile iletişimleri sağlanmaya çalışılmıştır.
    • Öğretmenin belirlediği ve sınıfta daha önceden duyurduğu saatlerde MSN ya da Google Talk gibi çevrimiçi anlık yazışma sistemleri kullanılarak haftada 3 gün öğrenci ve öğretmenin çevrimiçi bilgi alış verişi yapmaları sağlanmıştır.

    9-A sınıfında ders saati içerisinde öğretmen sınıf içi öğretim araç ve gereçlerini kullanarak dersi anlatmış, ders ile ilgili öğrenek çok sayıda çoklu ortam içeriğini ders saatleri dışında yukarıda saydığımız sosyal ağlarda paylaşmış, ve yine sosyal ağlar üzerinden yorum soruları yöneltmiştir. Ders esnasında zaman yettiği sürece sosyal ağlar üzerinde paylaşılan bilgilerden öğrencilerin takıldıkları noktalar varsa bunları yüz yüze iletişim ile öğrencilere anlatmıştır.

    9-B sınıfında ise sadece sınıf için öğretim teknikleri ve projeksiyon, bilgisayar, haritalar, vb. aletler kullanarak, eğitim yapması gözlenmiştir. 9-B sınıfın da öğretmen dersini haritalar ile destekleyerek anlatmış, ders arasında konu ile ilgili ders konusu ile sınıf yönetimi gereği zaman yönetimini ayarlamaya çalışarak az sayıda çeşitli örnek resimler göstermiş ve bazı yorum soruları sormuştur. Ders sonunda bir sonraki derste işlenecek konuyu söylemiş ve bir sonraki derse kadar öğrenci ile herhangi bir şekilde iletişime geçmemiştir.

    Araştırmacı; bu iki sınıfta da herhangi bir müdahale yapmadan, 9-A sınıfının internet ortamındaki paylaşımlarını ve sınıf içerisindeki derse katılım durumunu, derse gelmeden önceki hazırbulunuşluk düzeyini, 9-B sınıfı ile karşılaştırmıştır.

    Bir eğitim öğretim dönemi sonunda öğretmen iki şubeyi de aynı zaman diliminde ve aynı soruları yönelterek, %50 çoktan seçmeli, % 50 açık uçlu sorulardan oluşan bir sınav yapmıştır.

    Burada iki şubenin derse katılım durumları, dönem sonu sınavlarının istatistikleri, örneklem seçilen okullarda yapılan anketler, veri olarak kullanılmış ve bunları analizi yapılmıştır.

    Milli Eğitim Bakanlığı Intel işbirliği ile 2003 yılından bu yana yürütülen Intel Öğretmen Programı kapsamında düzenlenen “Eğitimde Teknoloji Kullanımı Yarışması”, katılımcı ve sonuçları da veri olarak kullanılmıştır. Program kapsamında eğitim ve sertifika almış öğretmenlerin öğrencileriyle birlikte bilişim teknolojilerini kullanarak gerçekleştirdikleri başarılı projelerin örnek olmasını, eğitimde teknoloji kullanımının teşvik edilmesini ve yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla düzenlenen yarışmaya Türkiye genelinde 55 ilden 500’e yakın proje katıldı.(1)
  5. Sonuçlar
    Araştırma sonucunda yapılan anketlerde; öğrencilerin ve öğretmenlerin (yaşadıkları bölgede maddi olarak orta düzeyde bulunan bir bölge olduğundan dolayı) internet erişimde sorun yaşamadıkları, sorun olan bölgelerde okulların öğrencilere internet kullanımı için laboratuvarlarını açtığı gözlemlenmiştir. Öğrenci ve öğretmenler Eğitimde teknoloji kullanılarak eğitim kalitesi ve başarının artacağını düşünmektedirler.

    Intel öğretmen programı kapsamında düzenlenen yarışmada ise; yarışma sürecinde teknoloji kullanan (bu yarışmada büyük oranda sosyal ağlar kullanıldığı gözlenmiştir) öğretmenler öğrencilerin başarı düzeylerinin arttığını belirtmişlerdir.

    Fen lisesinde yapılan gözlem sonucunda ise sosyal ağları kullanan 9-A şubesi sosyal ağlar kullanmadan önce ve 9-B sınıfına göre daha yüksek sınav sonucu ortalamasına sahip olduğu gözlenmiştir. Öğrenciler sosyal ağlar sayesinde daha kolay öğrenebildiklerini belirtmişlerdir.
  6. Değerlendirme
    Araştırma sosyal ağların eğitimde kullanılmasının eğitim kalitesi ve öğrenci başarısını arttırdığı ve öğrencilerden gelen geri bildirim sonucunda; öğrencilerin internet kullanmadaki verimliliklerini arttırdığı gözlemlenmiştir. Bunlara rağmen yine de öğrencilerin internet ve bilgisayar kullanımlarında belirli bir sınırlama olmalıdır. Ayrıca öğrencilerin fiziksel gelişimleri göz önünde bulundurularak, bilgisayar kullanımı ve fiziksel sonuçları hakkında da öğrencilere bilgi verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
  7. Kaynaklar
    (1) (http://www.digitalage.com.tr/Haber/ogretmenlerden-teknoloji-yarisina-buyukilgi/254972e6-cd19-41fc-a3e2-64a5ba4cd5d5.aspx)
Örnek araştırmam böyleydi. Eğitimde Bilişim Teknolojilerinin kullanılması hakkında genel olarak böyle bir sonuç alınacağını düşünüyorum. Basit bir düşünce. Basit bir araştırma örneği.
Bilişimli Günler…

29 Ekim 2011 Cumartesi

Kırmızı Başlıklı Kız İnternette

Küçükken çocuklara yabancılarla konuşmaması ya da onlardan bir şey almaması gerektiğini öğretiriz. Ve bunu bir örnek olayla desteklememiz gerekir. İlk örnek hikayemiz tabii ki Kırmızı Başlıklı Kız.
Günümüzde Teknoloji gibi hem yararlı hem de kendimizi korumamız gereken bir devle karşı karşıyayız. İnternette çocuklarımızın güvenliğini hiç düşündük mü? Kötü kurtlarla tanışırsalar ya?

Bilişim Güvenliği konusunda veliler ve öğretmenler olarak yapmamız gereken çok fazla şey var.
Bilişim teknolojileri dersleri İlköğretim 1.kademe kaldırıldığı, 2. kademe de seçmeli hale geldiği için biz öğrencileri yeteri kadar bilgilendiremiyoruz. Siz bir büyük olarak lütfen buradaki uyarılarımızı dikkate alınız.
  1. Öncelikli olarak çocuklarımızın hangi sitelere girip çıktığını bilelim.
  2. Çocuklarla anlaşma/sözleşme imzalayalım. Bu sözleşmede günde/haftada kaç saat internet kullanabilecekleri konusunda anlaşalım.
  3. Bu imzaladığımız anlaşmanın bir kopyasını bilgisayarın yakınlarında görülebilecek bir yere asalım.
  4. 13 yaşından küçük de olsalar Facebook’a üye oluyorlar. Facebook’daki gizlilik ayarlarını doğru yaptıklarından, profillerinin sadece arkadaşlarına açık olduğundan emin olalım.
  5. Facebook,Twitter gibi sosyal ağlara üye iseler hangi bilgileri sosyal medya siteleri üzerinde paylaşabilecekleri konusunda bilgilendirelim.
  6. İnternette yabancılarla konuşmamaları gerektiğini de imzaladığımız sözleşmeye ekleyelim.
  7. Eğer internette birisi çocuğu rahatsız ederse, öncelikle ailesine ya da öğretmenlerine bilgi vermesini söyleyiniz. Ailesine durumu haber vermeden engellememesini önemle sözleşmenizde belirtiniz.

  8. İnternette karşılaşabileceği zararlar hakkında arkadaşça, ne yaparsa nasıl bir sonuç getirir şeklinde anlatarak çocuklarınızı bilgilendiriniz. Zorlama ya da kuralcı olmayın.
  9. İnternette kişisel bilgilere yer vermemelerini, her siteye güvenmemeleri gerektiğinden bahsediniz.
  10. Şifrelerini arkadaşları dahi olsa kimseyle paylaşmamalarını söyleyiniz. Sadece aileler şifreleri bilmeliler.
Bilişim Güvenliği, internette güvenlik çok önemli bir konudur. Çocuklarımızı nasıl sokaktaki kötü kurttan korunması için bilgi veriyorsak, aynı şekilde evimizdeki sanal dünyada karşılaşabileceği kötü kurtlardan da korumalıyız.
Ama şunu unutmayalım ki; bilgisayar ve internet zararlı değildir. Nasıl çocuklar kütüphaneye okula gidiyorsa, ev dışındaki dünyanın yararları kadar zararları da varsa. İnternet evdeki kütüphanemiz, iletişimimiz, ödevlerimiz, derslerimiz, ve daha aklınıza gelen kendimizi geliştirebileceğimiz her alan…
Çocuklarımıza Doğru İnternet Kullanımı’nı öğretmeliyiz. Biz, okulda Bilişim Teknolojileri dersleri olmadığı için öğretemiyoruz. Lütfen siz öğretiniz.

23 Ekim 2011 Pazar

22 ekim Bilişim Teknolojileri öğretmenleri eylemi

22 Ekim Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri eylemi

22 Ekim 2011 Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri Eylemi
Bilişim Teknolojileri öğretmenleri sorunlarını burada yazmıştım. Bu kez zümremiz toplandı ve Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde bir eylem düzenlediler. Umarım Uygun bir düzenleme olur da, tekrar böyle durumlara gerek kalmaz.
Bunun yanında BilgisayarBilisim.Net üzerinde Bilişim Teknolojileri öğretmenleri derneği kurma çalışmaları var.

Bilgisayar Öğretmenlerinin Bilgisayarbilisim.net’te başlattıkları, dernek kurma çalışmalarından haberiniz var mı?

Geçenlerde Okan Bayülgen Muhabbet kralı programında atanamayan öğretmenleri konuk etti. Programa #bilisimdegelecekvar tagı ile bizde bilişim teknolojileri öğretmenlerinin sorunlarını gönderdik ve programda okundu.
http://tvarsivi.com/player.php?y=22&z=2011-10-21%2001:08:00 adresinde o bölümü izleyebilirsiniz.
Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri haberlerinden bu yazılık bu kadar. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle mutlu kalın…

1 Eylül 2011 Perşembe

Bilişim Teknolojileri Dersi ve Öğretmenleri Hakkında Yanlış Bilinenler

Bu yazıyı yazmama sebep olanlar;
  1. Bilişim teknolojileri dersinin seçmeli yapılması ve saatlerinin düşürülmesi
  2. İlköğretim 1.kademede Bilişim Teknolojileri dersine, bilişim teknolojileri öğretmenleri yerine sınıf öğretmenlerinin girmesi
  3. 2010 dahil ve sonrasında bilişim teknolojileri öğretmeni alımlarının azaltılması
  4. Fatih projesinde bilişim teknolojileri öğretmenlerinin durumunun belirlenmemesi
  5. http://www.abbasguclu.com.tr/egitim/tablete_karsi_cikanlara_da_o_karsi_cikti.html linkindeki yazının “6.- İnşallah artık Bilgi Teknolojileri Öğretmenleri Kadrolarını da arttırırsınız :Cehaletin daniskası denir buna. Tablet kullanmak içim bilgisayar bilmeye luzum yoktur.Herhangibir öğretmen veya veli 10 dakikada öğretir. Ben 5 yaşındaki torunuma 15 dakikada öğrettim.” bölümü.
Öncelikle;
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü mezunuyum. Eğitim Fakültesinde 4 yıllık lisans eğitimimi tamamladım. Aldığım bu eğitim süresince en çok eğitsel yazılım geliştirme, eğitsel içerik nasıl hazırlanır, bilgisayar destekli öğretim nedir, nasıl hazırlanır, hazırlanırken dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir, uzaktan eğitim, web tabanlı bilgisayar destekli eğitim, paket programlarla bilgisayar destekli eğitim, bilgisayar destekli öğretimin faydaları zararları nelerdir vb. konularda eğitim aldım. Aldığım eğitimin içeriği format atmak, ya da okulda teknik servis görevi görmek, bilgisayar kullanması nasıl öğretilir gibi konular üzerinde değildi.
Bu konuyu açıklığa kavuşturduğumuza göre bir de şu konuyu açıklığa kavuşturalım;
Biz bilişim teknolojileri öğretmeni olmanın yanı sıra “EĞİTİM TEKNOLOGU”yuz. Yani Fatih projesinde üzerinde durulan derslerin etkileşimli olarak öğrenciye aktarılması kısmında etkileşimli olarak aktaracak olan yazılımları(programları) hazırlayacak nitelikli elemanlarız. Yani tek işimiz bilgisayar öğretmek ve tamir etmek değil.
Çok basit bir kaç sorum var bu noktada;
Tamam öğrencilerimiz kendi kendine ya da 10dk da bilgisayar kullanmayı öğrenebiliyorsa  PISA, ICT 2009 sonuçlarına göre neden OECD ülke ortalamalarının altındayız? (PISA ICT 2009 sonuçları ile ilgili ayrıntılı bilgi için : http://myozden.blogspot.com/2011/07/pisa-ict-2009-sonuclar-uzerine-gorusler.html adresine bakabilirsiniz)
Neden Öğretmenlerimizin neredeyse hepsi bilgisayar sertifikasına sahip olduğu halde hala bir yazılı sorusunu bilgisayarda hazırlama ve çıktı almayı gerçekleştiremiyor? Neden hala E-OKUL’a notları okulun bilişim teknolojileri öğretmenleri giriyor?
Fatih Projesi Bilgisayar destekli eğitim üzerine kurulduysa bu konunun uzmanları olan bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenliği mezunları proje dışında bırakılıyor? Okullardaki projenin takip ve yönetimini yapabilecek en nitelikli insanlar BÖTE mezunlarıyken neden kimse onları dinlemiyor?

16 Ağustos 2011 Salı

Öğrenciler Teknoloji Seviyor ama “Doğru” Kullanıyorlar mı?

Öncelikle şu resmi inceleyerek başlayalım ve üzerinde biraz konuşalım.

Students Love Technology
Viya: OnlineEducation.net

Amerika'daki yüksek öğrenim kurumları veri tabanı OnlineEducation.net ‘in hazırladığı yukarıdaki posterdeki verileri inceleyeceğiz ve bizdeki kullanım alışkanlıkları ile karşılaştıracağız.

Bizim öğrencilerimizin de yüksek oranda bilgisayar kullandığını biliyoruz. Artık bilgisayara ulaşmak zor değil. Netbooklar olsun Notebooklar olsun masaüstü bilgisayarlar olsun, çok pahalı oyuncaklar değil.

Yani yukarıdaki posterde ilk yazan şeylerden birisi %98’i herhangi bir teknolojik alete sahip. Muhtemelen bizim öğrencilerimizde de büyük bir oran çıkacaktır. Ve bunlardan %38’i teknolojik cihazlardan 10dakikadan fazla uzak kalamıyorlar. Bizdeki durumda buna benzer çıkacaktır. Yolda yürürken bir bakın, çoğu gencin elinde telefon, facebook,twitter, msn vb. açıktır.

Öğrencilerin %27’si çantalarındaki olması en önemli şeyin laptopları olduğunu söylemiş. Bizim üniversite öğrencilerimizde böyledir durum. Her an metro,metrobüs, otobüs gibi yerlerde laptoplarını açıp hemen bir ağ kurup counter,pes oynamak ya da sosyal ağlarda sosyalleşmek için.

Araştırmadaki 4 öğrenciden 3’ü teknoloji olmadan ders çalışamazken; bizde teknoloji olmadan kopyala yapıştır ödev yapamayacakları için ders çalışamazlar.

Araştırmadaki 4 öğrenciden 1’i çalışmalarında podcast ve video gibi görsel materyaller kullanırken, bizde bu oranın çok çok düşük olacağını biliyorum. Çünkü ben bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenliği  okuduğum için aynı bölümdeki bölümdaşlarım (arkadaşlarım)’ın büyük bir çoğunluğu podcast ne demek bilmiyorlar. Ama youtube’da çok iyi video izleriz.

Araştırmadaki öğrencileri %91’i öğretmenlerinden extra yardım almak için email kullanırlarken; bizde bu konuda yarı yarıyadır diye tahmin ediyorum. Çünkü ya öğrenci hiç mail atmaz, ya da hoca cevaplamaz. Ya da öğrencilerin attığı mailler forward maillerden ibarettir.

Araştırmadaki öğrencilerin %8’i öğretmenleri ile iletişim kurmak için sosyal ağları kullanıyor. Bu oranı az buldum açıkçası. Bizde Facebook kullanım oranı çok yüksek. Ama bu ne kadar öğretmenden bilgi almak için kullanılıyor bu konuda yorum yapamıyorum henüz tam gözlemleyemedim. Ama genelde oyun istekleri gönderiyoruz.

Şu fotoğrafa bir bakalım.

himym424_1207

Bu fotoğraf How I Met Your Mother dizisinden. Öğrencilere dikkat edersek büyük çoğunluğunun önünde laptopları açık halde bulunuyor. Ve yukarıdaki araştırmayla eşleştirirsek notlarını dijital ortamda tutuyorlar.

Bizde ise durum şöyle oluyor; sınıfta derste laptopları açıyorsak, okulun kablosuz internetine bağlanıp ya torrent açıyoruz ya da oyun oynuyoruz ya da sosyal ağlarda dolaşıyoruz. Ders notları yazan kısım ile azdır ve nasıl olsa notları ondan alabiliriz.

Burada anlatmak istediğim şu; biz bilgisayarı sadece “OYUN” amaçlı kullanıyoruz. Biraz acımasız bir yazı olabilir. Ama Bilgisayar konusunda tüketici bir yapıya sahibiz. Bilgisayar kullanmayı öğreniyoruz ama tüketmek amaçlı üretmek amaçlı değil. Word’de dosya-düzen menülerini  (menü çubuğunu) öğretiyoruz. Bu yıl ücretli öğretmenlik yaparken, bu konuları anlatırken bende sıkıldım. Çocuklarda sıkıldı zaten. Çocuklara okul gazetesi yapacağız dedim. Ama sayfa tasarımı, bilgisayarda yazıların yazılması onlara ait olacaktı. 5-6 kişilik bir grupta 1 ayda gazete hazırlandı. 10-12 sayfa kadardı. Hazırlarken onlara neyin nasıl yapıldığını gösterdim ve gerisini kendilerine bıraktım. Derste bahsettiklerimizin neden önemli olduğunu öğrendiler. Bence 1 yıl boyunca verdiğim dersler yerine en çok gazete hazırlarken bir şeyler öğrendiler.

İnternette tüketiciliğe gelelim. Kız kulesinin karşısındaki o güzel manzarada otururken yaptığımız ilk iş telefonumuzu çıkarıp facebook açmak oluyor. Manzara kimin umurunda? Okulda ilk işimiz oyun ya da sosyal ağlatı açmak oluyor. Öğretmen ödev istese; internetten okumadan kopyala yapıştır yapılıyor ya da hazır ödev indirilip okumadan veriliyor. Yine öğretmenlik yaparken fark ettiğim bir durum; öğrenciler araştırma ödevlerini yaparken google’a yazıyorlar. Arama tuşuna tıklıyorlar. Tamam buraya kadar bir sorun yok. Sonra ilk linkteki her şey okumadan yazılıyor. İlk linkte Ekşi sözlük oluyor, öğrenci okumadan tüm sayfayı defterine geçiriyor. Peki bilgi doğru mu hayır? Ayşe, Fatma, Ali, neden böyle yapıyorsun okuyup doğru mu değil mi baksana? “Öğretmenim nasıl olsa öğretmende okumadan not verecek, ne kadar çok yazı olursa o kadar iyi”.

Konu neydi? “Öğrenciler teknolojiyi seviyor”. Hayır. Öğrenciler teknolojiyi tüketmeyi seviyor. Biz onlara tüketmeyi daha iyi nasıl tüketileceğini öğretiyoruz. Biz bilgisayar bilimleri üzerinde üretebilecekleri şeyleri öğretmiyoruz. Son yıllarda ise öğretmemekle kalmayıp, Bilgisayar derslerini de kaldırıyoruz. Bilgisayar bilimlerinden Tasarım, Yazılım, Donanım, Oyun geliştirme vb. yok değil mi? Bunları öğretmiyoruz. Nasıl tüketiriz öğretiyoruz. Hatta bunu da iyi öğretemiyoruz ki; öğrencilerimiz OECD ülke ortalamalarının altında.

Ben ilköğretimden örnekler verdim ama üniversitede hatta iş yaşamında bundan farklı örnekler de görmedim. Bilgisayarı  ve interneti kullanabileceğimiz o kadar mantıklı ve hayatımızı kolaylaştırıcı yönleri var ki, biz bunları göremiyoruz, kullanamıyoruz, kullanmıyoruz.

Unutmayalım aslında bilgisayar kullanmayı bilmiyoruz. Sadece daha havalı eşyalar oldukları için taşıyoruz. Daha havalı oldukları için ipad, dokunmatik cep bilgisayarı, iphone kullanıyoruz. Sadece ama sadece daha iyi oyunların çalıştırabilmek için yüksek donanımlı bilgisayarlar alıyoruz. Tüketiyoruz ama üretmek adına hiç bir şey yapmıyoruz. 

Umarım teknolojiyi hayatımızda daha yararlı hale geldiği ve öyle kullanıldığı günleri de görürüz.

Yazıma kaynak olan yazı : http://mashable.com/2011/08/10/students-technology-infographic/

Not: Yukarıdaki varsayımlarım tamamen gözlemlerime dayalıdır. Biraz sert çıkmış olabilirim. Sürç-i lisan ettiysek affola. Kimseyi eleştirmek değil amacım. Sadece teknolojiyi öğretmekten sorumlu kişilerden birisi olarak karşılaştığım sorunların sebepleridir bunlar.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Twitter’la yeni tanışanlar için

Twitter ile yeni tanışanlar var. Çeşitli sebeplerde sosyal medya ile tanışmak zorunda olanlar var. Konu uzatmadan Twitter’a gelelim.
Twitter, bir çok kişi ve kuruluş tarafından kullanılan bir sosyal medya sitesi. Twitter sayesinde normalde ulaşamayacağımız kişilere ve kuruluşlara ulaşabilirsiniz.
Neler oluyor kısmına paylaşmak istediğimiz şeyi yazıyoruz. Buradaki olay; Facebook’daki ne düşünüyorum kısmında paylaştıklarımızla aynı. Ama bir sorunumuz var 140 karakter kullanmak zorundayız. SMS gibi.
Gelelim iletişim kısmına. Yani kişilerle nasıl yazışmamız gerektiğine. Bunun için @kullanıcı-adi şeklinde. örneğin; @dijitalyerli yazdıktan sonra mesajınızı yazarsanız o mesajı bana yazmış olursunuz. Ama herkes bu yazdığınızı görür. Aynı durum Facebook’da da var. Bu şekilde birinin adını yazarsanız o kişiyi gönderinizde etiketlemiş oluyorsunuz.
Retweet olayı var bir de. Bu ise bir kişinin gönderisini sizin tekrar paylaşmanızdır. Facebook’daki paylaş gibi.
Önemli bir konu daha # (Hashtag) sembolü ile başlayan ifadeler. # ile başlayan kelime grupları aynı konu üzerinde bahseden twitleri görüntülemeye uygun linkler oluşturur. Örneğin; #ogretmenlereatamaistiyoruz  ya da #bilisimdegelecekvar . # ile bahsedilmiş konuları görmek için http://search.twitter.com/adresini ziyaret edebilirsiniz. Bir de Çok sayıda kişi aynı konudan bahsettiğinde bu konu gündem konuları arasına girer ve sağ taraftaki Gündem paneli altında gözükür.
Sürekli twitlerini görmek istediğiniz kişileri takip etmeniz gerekli. Sizi takip edenler ise sizin paylaştıklarınızı görebiliyor.
Twitter’ın genel kullanımı bu yönde. Zaten ayarlar kısmını da biraz kurcalarsanız, Facebook kullanıcıları için çok da zor olmayan şeyler.
Basit temel bir anlatımı tercih ettim. Çünkü  Twitter ne işe yarar için ; burayı tıklayabilirsiniz.
Technorati Etiketleri: ,,,,,,,,,

9 Ağustos 2011 Salı

Firefox için HTTPS Everywhere 1.0 Eklentisi Yayınlandı

HTTPS Everywhere beta sürümünden çıkarak 1.0 versiyonunu yayınladı. HTTPS Everywhere 1.0 versiyonunda 1,000'in üzerinde website desteği eklendi. Ayrıca daha iyi bir kullanıcı arayüzü ve performans artışı da 1.0 sürümünde öne çıkan bir başka unsur.

HTTPS Everywhere, ziyaret ettiğiniz birçok büyük web sitesinde, iletişimi şifreleyerek size güvenlik sağlıyor. Ayrıca programın Seçenekler kısmından istediğiniz siteyi listeye ekleyerek kendi kurallarınızı oluşturabilirsiniz. Dilerseniz kendi kurallarınızı nasıl yazacağınız ile ilgili bilgileri de HTTPS Everywhere Rulesets sayfasından okuyabilirsiniz.


Bu eklentinin çalıştığı websitelerinden bazıları şunlar;

Google Search
Wikipedia
Twitter
Facebook
bit.ly
GMX
Wordpress.com blogs
The New York Times
Paypal
EFF
Tor
Ixquick
ve diğer birçok websitesi!


Eklentinin işe yaraması için ziyaret ettiğiniz sitelerin HTTPS desteği olması gerekiyor. Eğer girdiğiniz sitelerde HTTPS yoksa, site yöneticilerine bunu bildirin. HTTPS desteğini sadece site yöneticileri etkinleştirebilir.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Ders : Panorama (photoshop’suz)

Ders : Panorama
Malzemeler :
Sonuç : 


Çok profesyonel bir sonuç elde edememiş olabilirim ama panorama konusunda merakımı gidermiş olmak yeterli. Resim işleme konusunda yetenekli değilim. Bilgisayarımda benim gibi bu konuda yetenekli değil. Hala bir Dell inspiron 6400 kullanıyorum (Windows 7’li). Uzun ömürler diliyorum bilgisayarıma.
Öncelikle Microsoft Image Composite Editor 32 Bit indirdim, kurdum. Kurulumdan sonra şöyle bir ekran çıktı; programın ilk görüntüsü:

File –> New Panorama. Açılan pencereden öylesine çektiğim 4 fotoğrafı seçiyorum.

Automatic Crop Tıklıyorum. Bu tık, otomatik olarak seçilecek alanı seçiyor. Export Bölümünden ise PNG Image seçeneğini seçiyorum. Scale bölümünü ise 5 yapıyorum. Çünkü bir önceki yazımda fotoğraflar büyük olduğu için sorun oldu. Bu kez boyutlarını küçülterek yüklemek istiyorum. İstediğiniz boyutları ayarlarsınız artık. :)
Export to Disc tıkladığımızda fotoğrafı bilgisayarda kaydedeceğim yeri seçtim ve bitti.

Sonuçta merak edip durduğum panorama nasıl son haline geliyor öğrenmiş oldum.
Neden Photoshop kullanmıyorum?
Photoshop karşıtı falan değilim. Bilgisayarım kaldırmıyor. Basit çözümler kullanmak zorundayım. Bir de yukarıda da söylediğim gibi resim işleme konusunda henüz ileri düzey bilgim yok. Bu yüzden Photoshop kullanmıyorum.
Technorati Etiketleri: Photoshopsuz,panorama,basit panorama nasıl yapılır?,nasıl yapılır?,kolay panorama,resim işleme

20 Temmuz 2011 Çarşamba

ZEKA SONRADAN GELİŞTİRİLEBİLİR Mİ??

Einstein'ın zekasının sadece %20'sini kullanarak büyük düşüncelere ulaştığını göz önüne alırsak zeka kadar, zekanın kullanımının da önemli olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü zeka testleri tam olarak çocuğumuzun zekasını göstermeyebilir. Yani zeka testlerinde düşük skorlara sahip olan çocuğumuzu alıp zekasını geliştirecek yönde çalıştırır, bolca zeka testleri çözdürür, düşünceye sevk eden tartışmalar yapar, gelmiş geçmiş bilim adamlarının başarıya ulaştığı yollardan götürür, zihin becerileri ile el becerilerini birlikte geliştiren oyunlar oynatır, öğrenmeyi sevdirip merak duygusunu uyandırıp araştırmaya sevk edersek bir sene sonra aynı testi yaptığımızda çocuğumuzun zeka testinden aldığı puanların yüksek olduğunu görürüz.


Zeka, geliştirilebilinen hatta geliştirilmesi gereken bir yetenektir. Zekası yüksek çocukların genel özelliklerine baktığımızda çok erken yaşlardan itibaren öğrenmeye ilgi duyan, çabuk konuşan, çabuk yürüyen, hızlı algılayan ama algıladığı oranda çabuk sıkılan çocuklar olduğunu görmekteyiz. Bu çocuklar zekalarını yeşertecek ortamda olduklarında kapasite kullanımları artmakta ve çok büyük başarılara ulaşmaktadır.

Başarı için tek başına zeka yeterli değildir. Mozart, Picasso, Mikelanj, Steven Hawking gibi farklı dallarda deha diye nitelendirdiğimiz ve yaptıklarına akıl erdiremediğimiz insanlar bu
başarılarını yakalarken hedefledikleri alanda uzun yıllar gayret göstermiş olduklarıdır.

Küçükken ne kadar deha olursa olsun bir insan başarmak istediği konuda insan üstü bir çaba göstermedikçe bu başarıya ulaşamamaktadır. Dünya tenis sıralamalarında yeri senelerdir ilk 3'ten aşağı düşmeyen Federer'i ele alalım. İyi bir tenis eğitimi alıp bunun yanında çalışmalarını sürdürmese ne kadar yetenekli olursa olsun geldiği yerlerde olması mümkün olmayacaktı.

Yüksek zeka sadece çocukların işini kolaylaştıran bir yetenektir ancak unutmayalım ki zekamızı belirleyecek ve onun artışına katkıda bulunacak kocaman atıl bir beyin kapasitemiz var . Bu kapasiteyi bile iyi kullanabilsek o zaman yapabileceklerimizin boyutları çok daha büyük oranlara çıkacaktır.

Bu nedenle çocuklarımızın zihinsel yeteneklerini açığa çıkaracak, onların bu zihinsel kapasitelerini kullanacak yönde faaliyetlere yönlendirmeli, televizyon ve bilgisayarın onların beynini köreltmesine izin vermemeliyiz. Tabii ki televizyon ve bilgisayar tamamen kaldırılmamalı ama onların zihinsel kapasitelerini arttıracak zeka oyunlarına, el becerilerini arttıracak etkinliklere, bedensel gelişimlerini arttırmak için spora yönlendirmeli, sık sık onların düşünce becerilerini geliştirecek konular ortaya atıp tartışmalarını ve çok yönlü düşünmelerini sağlamalıyız. Bunu yaparken kaçınılması gereken tek şey söyledikleri ve yaptıklarını "aptalca" olarak nitelendirmemek, bize en saçma gelen fikirlerine bile yargılamadan yaklaşmamaktır.

Ders başarıları için nasıl okula gidiyor, özel öğretmenden ve dershanelerden dersleri konusunda yardım alıyorsak aynı şekilde zihinsel gelişimleri için eğitimcilerden, psikolog ve psikiyatristlerden yardım almalı onların bu alandaki bilgi ve tecrübelerinden faydalanmalıyız. Onların kişisel gelişimlerinin el yordamıyla ulaşabilme çabalarının çok daha ötesinde önemli olduğunu unutmamalıyız.

kaynak: hürriyet.com

17 Temmuz 2011 Pazar

Iyyy! Tiksinç... Peki NEDEN???

Neye göre tiksiniyoruz?
Yaradan sızan iltihabın veya çürümüş etin görüntüsü pek çok kişinin midesini bulandırmaya yeter ve bu gibi zararlı oluşumlardan kaçınmanın da evrimsel bir dayanağının olması muhtemel. Aslında bu durum çok daha derin anlamlarla da ilişkili olabilir. Örneğin tiksinti, ahlak duygusunun ortaya çıkmasına neden olmuş olabilir.
İğrenme duygusunun korkuyla benzer bir evrimsel taban çerçevesinde geliştiği öne sürülüyor.
Londra Hijyen ve Tropik Hastalıklar Fakültesi’nden Valerie Curtis, tiksinmenin korkuyla aynı nedenlerle evrildiği görüşünde. Korku bizleri aslan ya da ayılar gibi avcılardan uzak tutmaktayken, iğrenmeyse parazit ve bakteriler gibi çok daha küçük boyutlu olanlarına karşı bir koruyucu melek olma özelliği
 taşıyor. Üstelik iğrenme duygusu, ölümcül bakterileri tanıyarak onlardan uzaklaşan basit nematotlarda (bir yuvarlak solucan) bile görüldüğü şekliyle, hemen her canlıda mevcut.
Tüm bunlar oldukça mantıklı fakat Curtis işin bir başka boyutuna dikkat çekiyor, “Eğer ön bahçenize dışkılasam ya da içtiğiniz kahveye tükürsem ya da toplu taşıma araçlarında sürekli olarak kokulu gazlar üretsem sizleri vücut sıvılarımla tehdit etmiş olurum ve bu nedenle de hoş karşılanmaz. Fakat aslında ahlak kavramının gelişimine yönelik ilk izleri oluşturur. En azından ahlak kurallarını toplum içinde ortaya çıkaran yollardan bir tanesidir, yani yaydıklarınızla diğer insanları hasta etmemek. İnsanların kötü davranışlarıyla ortaya çıkan tiksinti duygusu organik sistemimizle doğrudan ilişkili.
Bu oldukça ilginç bir yaklaşım olmasına karşın, ahlak kurallarının bütününün ortaya çıkışından tamamiyle sorumlu olamaz. Örneğin hırsızlık veya insan öldürmek toplum tarafından ahlaksızca görülen davranışlar olmasına karşın iğrenme duygusuyla ilişkili değildirler. Curtis’in bulmacanın bu parçasına ilişkin düşünceleriyse şöyle: “Hastalık yapan etkenlere en fazla açık olan toplumlar daha fazla kapalı, sıkı ve koruyucu kurallara sahiptirler. Eğer hastalıkların yaygın olduğu bir toplumda yaşıyorsanız iğrenme konusunda daha hassas olacaksınız ve bu da tüm topluluk için geçerli bir hale gelecektir.”
Cornell Üniversitesi’nden David Pizarro ise iğrenmenin evrimsel bir tabanının olduğunu düşünmenin bir çok şeyi açıkladığını düşünmesine karşın yaklaşımın geniş bir yelpazeye uygulanması halinde kafasında soru işaretleri belirdiğini ifade ediyor, “Örneğin bir enfeksiyon salgın halini aldığında, insanların buna özellikle dikkat ettiklerini ancak bundan kaçınmaya yönelik olarak özel bir sistem geliştirmediklerini düşünüyorum.”


kaynak:http://www.ntvmsnbc.com/id/25168883/

14 Temmuz 2011 Perşembe

Biraz renklerle uğraşalım : Cross-Progressing

Bayanlar Baylar;

once-sonraElimden geldiğince Paint.net ile cross-progressing yapmaya çalışacağım. Birlikte izleyelim bakalım nasıl bir sonuç çıkacak.

Cross-prgressing: Aslında filmli dönemde ortaya çıkan bir uygulama.Karanlık odada film işlenirken kullanılan kimyasal maddelerin, yanlışlıkla farklı bir filmde kullanılması sonucu ortaya çıkmış. Yani bir filmi belli bir kimyasal madde ile işlemek gerekirken, farklı bir film için kullanılması gereken maddeyle işlemişler ve fotoğraf aslında bozulmuş. Bu bozulmanın etkisi beğenilince de bilerek kullanılmaya devam etmiş. Daha çok moda çekimlerinde kullanılmış. Kaynak

Orjinal fotografımız budur; (5mp kameraya sahip bir cep telefonu ile tarafımdan çekildi)

orjinal1

Fotoğrafı Paint.Net ile açtım.

ADIM 1

Adjustments –> Curves –> açılır pencereden RGB seçiyoruz.

image

 

Yanda gördüğünüz üzere; Red, Green, Blue kutucuklarındaki tikleri kaldırıp sırası ile işlem yapacağız.

 

 

 

 

 

 

 

ADIM 1 : RED

image

ADIM 1 : GREEN

image

ADIM 1 : BLUE

image

OK tıkladığımda 1. adımı tamamlamış oluyorum.

Uygun RGB ayarları daha iyi seçilebilir.

 

 

 

 

 

 

 

ADIM 2

Layers panelinden yeni bir Layer ekliyorum.

image

Colors panelinden More butonuna tıklıyorum. Daha geniş renklerden birisini seçsem daha iyi olacak.

image

 

HEX bölümüne E1FF00 yazıyorum. Amacım yeşil sarı arasında bir renk seçmek.

 

 

 

 

Seçtiğim renk ile Layer 2’yi renkle doldur aracı ile boyuyorum.

2

ADIM 3

imageLayer paneli properties düğmesinden Layer properties penceresini açıyorum.

Mode : Color Burn

Opacity : 25 olarak seçiyorum.

OK tıkladıktan sonra; Yine Layer panelinden Layer 2 seçili iken, Merge Layer Down düğmesine tıklıyorum.

 

image

Son şekli bu oldu.

orjinalson

Elimden geldiğince düzenleme yapmaya çalıştım. Kolay bir işlem. Sizce nasıl?

Kendime not: Programı biraz daha kurcalarsam acaba neler yapabilirim?

Fotoğrafların büyük halleri için üzerine tıklayınız. 

Technorati Etiketleri: ,,,,,